SUSAMAM | 15 Büyük Günah
Sanatçı olmak yalnızca üretmek demek değildir. Halkın sesi olabilmek, herkes için ayakta kalabilmektir.
5 Eylül 2019'da saatler 00.00'ı gösterdiğinde bir darbe yaşandı müzik sektöründe. Şanışer başta olmak üzere diğer pek çok değerli müzik sanatçıları, devrim niteliğinde bir video ve şarkı yayınladılar.
Yönetmenliğini Sarp Şanışer Palaur'un yaptığı video aslında bir sosyal sorumluluk projesi. Şarkıda da bahsedecekleri üzere bir şeyleri değiştirebileceklerine inanan 20 müzisyen ülkenin kanayan yarası olan pek çok noktaya tuz serpecekler. Bunu canınızı acıtmak için değil, sizleri uyandırmak için yapıyorlar. Zira tek bir kişinin farkındalığı bile çok şeyi değiştirebilir.
Ayrıca köy okullarına bağışlanmak üzere internet üzerinden #Susamam tişörtleri satışa çıkartıldı. Linkini yazının sonunda bulabilirsiniz.
Bu güzelliklerin yanında, sosyal medya üzerinden susamam için hazırlanan yüz filtreleri ile sanatçıların bağış konusunda birbirlerine meydan okuyabilecekleri bir challange başlatılacak. Umuyorum ki bir CMYLMZ vakasını burada yaşamayız.
Şimdi gelelim bu şaheser parçaya. İlk izlediğimde bende ciddi bir etki bıraktığını söyleyebilirim. Hatta şu sıralar yazmakta olduğum bir hikayenin konusu da buna benzer. Ve bana ciddi derecede motivasyon vermiş durumda.
İncil'de bahsedilen 7 büyük günaha 15 büyük günah daha eklendi. Ve karşınızda Türkiye'nin günahları...
Cengiz Han zamanı akan nehirde
Elini yıkamanın cezası ölümdü.
Bu başlangıç bile, aslında geleceğe ilerlesek de geçmiş dediğimiz o günlerden çok daha gerilerde olduğumuzun bir kanıtı olarak bizlere sunuluyor. Rant uğruna yakılan ormanlar, keyiflenmek için tutuşturulan mangallar ve geride bırakılan çöpler, şekil uğruna sahip olunan arabalardan çıkan egzoz dumanları... Hepsi ama hepsi, biz olmasak dahi var olmaya devam edebilen doğaya karşı işlediğimiz suçlar. Gün gelecek bunların acısını sonuna kadar hissedecek olan torunlarımıza bırakacağımız en lanet miras bu olsa gerek.
Gün gelir o pisliğini attığın denize hasret kalırsın, bakamazsın!
Ozon tabakasının delinmesi sonucu değişen mevsimleri şimdiden hissetmeye başlamadık mı? Daha önce görülmeyen hortumlar, seller, hava değişimleri, havanın kışın dahi yeterince soğuk olmaması... Yukarıda da bahsettik. Doğa intikamını er ya da geç alacaktır. Ve bunun tek sorumlusu insanoğludur.
Ben bi' beyaz Türküm, yasalarım Anglosakson ama kafam Orta Doğulu.
"Adalet" sözde mülkün temeli
Tıkamış kulağını duymaz ne dediğini.
Sadece gazeteydi "Hürriyet"
Sen olabildiğince özgür ol.
Sustukça sıra sana gelecek
Aydınlık beyinleri bekliyor karanlık gelecek.
Sokak başı üniversite, ama köy okulları çok terste
Başa gelenin ideolojisi neyse o anlatılır her derste.
Hepsi çözülmesi gereken ciddi konularımız. Ancak eğitim, çok daha önemli bir yere sahip. Herkesin bildiği ezbere dayalı sistem olmasından veya yeterli eforun sarf edilmemesinden bahsetmeyeceğim. Dün Hindistan, 2008 yıllarında başlattığı bir çalışma ile Ay'a gitme çabasının meyvelerini yemeye başladı. Fırlattığı araç, Ay'a birkaç kilometre kala sinyali kaybetse bile bu, büyük bir başarıdır. Ve size küçük bir bilgi vereyim: Hindistan kendi bağımsızlığını 70 yıl önce kazanmıştı. Bu yıllar içerisinde boş durmamış, çağa ayak uydurmuş ve kendi uzay çalışmalarına hız kazandırmış. Peki biz neyi bekliyoruz? Soğuk savaş dönemi sanırım benim en sevdiğim dönemlerden biri. Sovyet Rusya ile Amerika'nın uzay savaşları, keşke tüm savaşlar böyle olsa, dedirtecek cinstendi. Yazmak, söylemek istediğim daha çok şey var ancak uzatmak istemiyorum. Sadece şunu bilin, seneler öncesinde ülkeye çok büyük zihinler kazandıran Köy Enstitüleri'nin kapatılıp, borçlanılan Amerika'nın bu borcu bahane ederek ülkeye komisyon ataması ve eğitim sistemini kendi istedikleri gibi düzenlemesine izin veren insanlar ile bugün hala hiçbir şey yapmadan sadece konuşan insanlar aynı kişilerdir. Bedenlerin değişmesi, olaylara zerre etki etmemiştir.
Sorgula, hele bi' sor lan bi' "Neden ben varım?"
Nereden geldim ve neden bi' insanım?
Ozbi'ye karşı özel bir ilgim var. Yaptığı şarkılar, sesi, hareketleri oldukça hoşuma gidiyor. Kliplerine de ayrı bir özen gösteren ve güzel noktalara parmak basan birisi. Bu bölümde de sorgulamaktan bahsederken hafif deli tavırları ve zeka parıltılı gözleriyle müthiş derecede ahenk ile ne anlatmak istediğini sergilemiş. Benim de üzerinde çok durduğum bir konu, sorgulamak. En çok ihtiyacımız olan şeyin bizden sökülüp alınması, karşı tarafın amacını çok belli etmiyor mu? O yüzden kapat televizyonunu. Hepsi onların elinde. Sana sen lazımsın. Ve bolca kitap.
Nefretinizle yanmadım
Yakılarak can vermedim
Hiç kardeşim olmadı
Hiç abimden korkmadım
Okuldan alınmadım
Ben hiç öldürülmedim.
Deniz Tekin, o naif sesiyle giriyor şarkıya. Usul usul anlatıyor bize hayal dahi edemeyeceği kadın haklarını. Ancak yaşamadıklarını yaşasa dahi bir umudu yok gibi. O nefretle yansa, yakılarak can verse, abi şiddetine maruz kalsa, okuldan alınsa veya öldürülse yine de bu haklarla hiç tanışamayacakmış gibi.
Öğretilen bu işte
Şiddeti sevmek ve ipleri germek.
Çok özenilen Avrupa'nın ne durumda olduğu, açık ve net bir şekilde dile getirilmiş. Avrupa benim gözümde kusursuz komşu çifti oynayan insanlar gibi. Dışarıdan hep mutlular, ancak kapılarını kapattıklarında sorunları onları boğacak gibi. Evet belki dertleri bizimkiyle aynı değil. Ancak her yerin farklı dertleri vardır. Ülkemiz oldukça avantajlı bir coğrafyada bulunsa da aynı zamanda en zor bölgelerden birindeyiz. Kaynakların, ne idüğü belirsiz insanların eline geçmesi için verilen çaba yüzünden ölen milyonlar var. Gerçek olamayacak kadar mantık dışı, ama bir o kadar da gerçek.
Vicdanlı ol be lanet
Anlamak istemiyo'sun ama bütün bu canlar sana bana emanet.
Kendimi koyverdiğim yer burasıydı. Benim söyleyecek bir şeyim yok. Şanışer söylenmesi gerekeni duyması gereken kulaklara anlattı bile. Fark etmek gerek.
Gitme, gitme, gitme, gitme
Daha çok şeyi değiştirebiliriz bu hayatta.
Ayakları çıplakken gözleri dalar düşlere
Başı önünde ama bedeni çıkıyor sefere.
Tonla yanlışa, gırla doğru
Olsun torun, saygı tohum.
Sabır, selamet gerekiyor insan
Ufacık bir hata her şeyi karartır inan yok dönüşü.
Velhasıl kelam, bizi gerçek olduğuna inandırdıkları fantezi bir dünya ile çevrelediler. Lakin politikacılar bize değil onlara güç verenlere hizmet ediyor. Biz ise politikacı değil, lider arıyoruz. Bu iki kelimeyi birbirine karıştırdığınızda, karşınızdaki insana nasıl bir güç verdiğiniz hakkında en ufak bir fikriniz yok. Ancak ucu size dokunduğu zaman bir şeylerin farkına varırsınız. O zamana kadar iyi uykular diliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder