Epifiz Bezi ve Altında Yatan Asıl Gerçekler
NEDİR BU EPİFİZ?
Epifiz bezi,
beynimizin içinde kapalı bir alanda kalan, mercimek büyüklüğünde
bir organdır. Şekli çam kozalağına benzediği için Latince’de
çam manasına gelen Pnealis kökünden gelmektedir. Çok fazla
teorik bilgiye girmeyeceğim. Ufak bir tanıtımın ardından asıl
ilgi çekici yere, epifiz bezinin geç(!) keşfedilmiş mucizelerine,
geleceğim.
Bildiğiniz gibi
beynimizin her bölümü simetriktir. Bir tarafta olan diğer tarafta
da vardır. Ancak epifiz bezi bu konuda oldukça istisnai bir durum
yaşıyor. Bu ufacık tefecik ancak içi dopdolu olan organımız;
melatonin, seratonin ve DMT Molekülü salgılar.
Melatonin, gece ve gündüz uyku ritminizi düzenler. Bu hormonun salgısı ışığa duyarlıdır. Gündüz daha az salgılanırken gece bu oran artmaktadır. Ayrıca kışın, havaların kapalı olmasıyla insanların yataklarından çıkmak istememesini, uykuya daha düşkün olmalarını da yüksek oranda salgılanan melatonin hormonu olduğunu söyleyebiliriz.
Seratonin ise insanda mutluluk, zindelik veren bir nötotransmitter yani uyarıcıdır. Eksikliği halinde bireyde depresiflik vuku bulur.
Bir diğer molekül DMT, nam-ı diğer Ruh Molekülü'dür. Epifiz bezi olan hayvanlarda DMT, insanlara oranla daha çok salgılanır. Buna dayanarak, hayvanların insanlara göre psişik güçlerinin de daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. DMT en çok doğarken, ölürken ve uyku esnasında salgılanır.
Bazen rahmani bazense şeytani rüyalar görürüz. Gece çokça salgılanan DMT ile, manevi alemin parlak kapılarına ne kadar açıksak, öteki tarafta kalan şeytani kapılarına da o kadar açık oluruz. Çünkü nasıl kontrol edebileceğimiz hakkında en ufak bir fikrimiz yoktur.
Şamanlar, ayinlerinde DMT
salgısını arttıran, kargı kamışının tohumundan elde edilen
çayı içerlerdi.
Kargı Kamışı |
Bu çayın ardından ise bir
trans haline bürünürlerdi. Descartes epifiz bezi için 'ruh ile
bedenin birleştiği nokta' ifadesini kullanmıştır. DMT salımı
arttırılarak epifiz bezinin çalıştırılması, bireyin maddi
alemden manevi aleme geçişinin bir anahtarı olarak kullanılmıştır.
Ancak şunu belirtmek gerekir ki bu durum, uyuşturucu madde
kullanmakla eş değer değildir. Sentetik uyuşturucular, olmayan
şeyleri gösterirken; DMT salımını arttıran bitkiler, olan şeyleri
göstermektedir.
Ayahuasca ile transa geçen insan resmi |
Şimdi sıkı durun ve Mevlana'nın şu sözüne
kulak verin: 'Üzerlik tohumu karanlığı örttü ve gerçek
göründü.' Üzerlik tohumu, DMT salgısını arttıran ve
Şamanlar'ın ayinlerinde yaptıkları Ayahuasca çayının yapımında
kullanılan bir bitkidir. Ayrıca Mevlana'nın trans haline geçmişçesine
saatlerce çaldığı ney, kargı kamışından yapılmıştır.
Şimdi gelelim fasulyenin faydalarına. Eyvallah Büşra, bize
bu kadar bilgi verdin ama şimdi ne olacak? Bu bilgileri hayatta
nerede kullanacağız, diye sorabilirsiniz. Benim için en ilginç,
belki de sizin için de en ilginç olacak yere geliyoruz.
Lütfen aşağıdaki görsellere iyice bakın ve neler gördüğünüzü idrak edin. Ardından sizlere yukarıda belirttiğimiz bir bilginin tekrarını sunacağım. Size neyi göstermeye çalıştığımı anlayacaksınız.
Dolar |
Antik Mısın Horus'un Gözü |
Eskiden kalma bir çizim |
Mason Locası'nın tavanı |
Vatikan'da bulunan bir heykel |
Nazi Almanya Amblemi |
Papa'nın asası |
Sizce bunlar neyi işaret ediyor?
Şekil olsun diye sunulmuş şeyler mi bunlar? Hayır, asla. Bir şeyi
saklamak istiyorsanız bunu insanların gözünün önüne koyun. Ya
asla oraya bakmayacaklardır ya da bir süre sonra
umursamayacaklardır.
Epifiz bezinin tanımını yaparken başta da belirttiğimiz gibi şekli çam kozalağına benzediği için latincede pinealis kökünden gelmektedir. İngilizceye de pineal gland olarak geçmiştir. Bu bilgiden yola çıkarak; Papa'nın asayı tuttuğu elinin hemen yukarısında bulunan kozalak, Nazi Amblemi'ndeki kartalın gövdesindeki kozalak şekilleri, Mason Locası tavanında bulunan kozalak... Tekrar soruyorum: Sizce bunlar birer tesadüf mü?
PEKİ NE YAPIYOR ŞİMDİ BU BEZ?
Eski zamanlara oranla epifiz bezi gerek florür kaynaklı, gerekse de yiyip içtiğimiz paketlenmiş gıdalar sebebiyle küçülmüş ve kireçlenmiştir. Florür; bugün içtiğimiz hazır sularda, musluklarda, dış macunlarında dişi beyazlattığı safsatasıyla bol bol bulunmaktadır. Özellikle gece epifiz bezimizin çalışmaya başladığı saatlere yakın dış macunu ile dişlerimizi fırçalamak, sanırım bu durumum farkına varan bir insan için faciadan başka bir şey değil.
Vatikan,
masonlar, illuminati gibi aileler epifiz bezine oldukça önem
veriyorlar. Bu üst tabaka, bezin sağladığı mistik güçlere
sahip çıkarken, orta ve alt tabakaya sundukları ve kullanmaları
için teşvik ettikleri kimyasallarla bundan mahrum bırakılıyor.
Öyle bir sistem kurmuşlar ki tüm zaruri, birinci dereceden,
ihtiyaçlarımız için kullandığımız hemen hemen her şeyle
çepeçevre sarılmış durumdayız. Bunu neden yapıyorlar? Çünkü
uyanmamızı istemiyorlar. En iyi yönetim şeklinin pasif saldırı
olduğunun farkındalar. 'En iyi strateji savaşmadan kazanmaktır.' demiş Sun Tzu. Uyuyan toplumlar
kaybetmeye mahkumdu. Ta Sümerler tarafından bilinen bir
organın yüzyıllarca tam olarak açıklanmayıp, henüz birkaç on
yıllık çalışmaların gün yüzüne çıkmasını başka nasıl
açıklayabilirsiniz?
Epifiz bezi doğduğumuz andan iki yaşına
gelene kadar gelişir. İyi korunmazsa oniki yaşına gelindiğinde
kireçlenir. Yetişkinlerde uyku halindedir. Bu organı aktif hale
getirmek zor olmamakla birlikte bunu sürdürebilmek oldukça zordur.
Tek iyi haber, bezin kireçlenmesine yol açan her şeyi tüketmeyi
bıraktığınız andan itibaren beziniz esnekliğine kavuşmak için
can atar bir vaziyette yavaş yavaş kendine gelmeye başlıyor.
Öncelikle işe içilen sudan başlanmalı. Bana göre en zoru bu. Florür içermeyen suyu dışarıda, herhangi bir bakkalda veya markette bulmanız çok zor. Evde suyu arıtan cihazlar mevcut ancak güvenilirlikleri tartışılır. Yediğiniz yemeklerin suyunda da bundan kullanmanız gerekli.
Bir diğer konu paketlenmiş
gıdalar. Hepsi uyuşturucu gibi. Size sahte cennetleri, hazları
sunmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Sadece epifiz bezini
temizlemek istediğiniz için değil, abur cuburu bırakmak, bugüne kadar kendinize yapabileceğiniz iyiliklerin en büyüğü olacaktır. Aşağıya
iki tane belgesel tadında filmin linkini bırakacağım. İzleyin, gerçeği
görün.
'Tükettiğini üret.' diyor Aeden'da Azra Kohen. Şehir yaşamında bu neredeyse imkansız. Günlük koşuşturmacalarımız arasında o daracık kutu evlerimizin neresinde yetiştirebiliriz ki yediklerimizi. Köye taşınmayı düşünenlerin çoğunun fikir temelinin buradan geldiğine eminim. Eskiye dönüşler elbet bir gün olacaktır ve olmaya başlamıştır. Tabi insanoğlu azla yetinmesini öğrenirse.
Peşinden meditasyon, yüksek rakımlı yerlerde bulunmak, karanlık ortam ve az yemek geliyor. Tapınakların dağın taşın tepesine yapılması tesadüf değil tabi ki. Epifiz bezi karanlıkta daha etkindir. Aynı zamanda uykumuzu getiren melatonin hormonunu da salgılar. Bir şeyi ne kadar istediğinin hendikapı gibi. Uykunu yenersen, kavuşacağın bir şey var, dercesine.
Evliyaların mağaralara çekilip, yaşamlarını sürdürecek miktarda yiyecekle ibadet halinde olmaları, epifiz bezinin aktifleştirilmesidir. Bu sayede Allah ile aralarındaki o maddi dünya perdesini kaldırıp manevi aleme geçiş yapma isteğindelerdir.
Peygamber Efendimiz'in şu sözüne dikkat edelim:
“Senin en şiddetli düşmanın, iki yanının arasında bulunan nefsindir.” (bk. Gazâlî, İhyâ, 3/4; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1/143)
"Gecenin bir bölümünde O`na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O`nu tesbih et. (İNSAN/26)
Aynı şekilde az yemeyi, az uyumayı ve az konuşmayı tavsiye eden dinimiz, bizi bu dünyevi çılgınlıklardan korumak için her şeyi söylemiştir. Ancak ne yazık ki bazı kendini marjinal sanan kesim, dini açıdan söylenen bu sözlere vaktinde küçümseyici bakışlar atarken, şimdi ise meditasyon ve detoks adı altında bunları yapmaya başlamışlardır. Hayat gerçekten çok garip. Kınadığınızı size yaşatmadan göçmenize izin vermiyor.
Hazreti İsa’da ‘az yiyiniz ki kalbinizde Rabbinizi göresiniz’ demiştir.
Sonuç olarak, epifiz bezi insanı maddi alemden uzaklaştırıp ona manevi alemin kapılarını aralayan, Mevlana, Yunus Emre, Geylani gibi tasavvuf alanında oldukça ilerlemiş alimlerin o kapılardan geçtiği, mistik bir dünya olarak tanımlanabilir. Bir gün herkesin o kapıya ulaşması dileğiyle...
Belgesel tadında iki film linki:
Yorumlar
Yorum Gönder