Reynmen'in Klibi ve Muhsin Yazıcıoğlu Suikasti (Bölüm 2)



Bir önceki bölümümüzde tüm bu olayların yeniden su yüzüne çıkmasını sağlayan klibi incelemiştik. Onu okumadıysanız göz atmak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.  

Reynmen'in Klibi ve Muhsin Yazıcıoğlu Suikasti (Bölüm 1)

Söz verdiğim gibi bugün de madalyonun diğer yüzünü, Muhsin Yazıcıoğlu suikastini, sizlere anlatacağım. 

Muhsin Yazıcıoğlu.

Veteriner hekim, Türk siyasetçi, BBP'nin kurucusu.

BBP, 1993 yılında Muhsin Yazıcıoğlu tarafından kurulan muhfazakar ülkücülüğü temel almış bir partiydi. Sahip olduğu ideolojiler ile desteklenen ve kabul görmüş bir partiydi.

25 Mart 2009'da Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki beş kişinin bulunduğu helikopter, Kahramanmaraş mitinginden Yozgat mitingine yol aldığı sırada bilinmeyen bir sebeple düştü.

İlk gün ve ilk saatlerde yeri tespit edilen bir helikopter nasıl olur da 46 saat boyunca bulunamaz hiç düşündünüz mü?

Her şeyi anlatmaya başlamadan önce üç tane görgü tanığının sözlerini size sunmak istiyorum.

GT1: Bulurlar dedik o yüzden gitmedik. Biz gitseydik ilk günden bulurduk onu. İki gün geçti. Bulamadılar. Biz ondan sonra karar verdik. Biz dedik yeri de biliyoruz. Bizim köyün yaylası. Tam oraya düştüğünden çok emindik.

GT2: Çıkmak isteyenler toplansın köy meydanına denildi. O günün sabahında köy meydanında toplandık. Kanlı Çukur'dan Kızılöz köyüne geçerken bir arkadaş bir şey gördüğünü söyledi. Ben de zaten biraz arkadaydım. Bulduk, dedim.

GT3: Helikopterin tam üst tarafını geçmiştim. Helikopter benden biraz aşağıda kaldı. O arada da sis aralandı. Baktığımda gördüğüm şey, helikopterin enkazıydı.

Oraya ulaşan görgü tanıklarına göre biri dışarıda biri içeride olmak üzere iki cansız beden vardı. Cesetlerin üzeri iki santim buz ile kaplıydı. İlk başta Muhsin Yazıcıoğlu ve yanındaki beş kişiden biri olan İHA muhabiri İsmail Güneş bulunamadı. Göremedikleri Yazıcıoğlu'nun bedeninin helikopterin altında kaldığını tahmin ediyorlardı. Ayrıca görgü tanıklarının söylediklerine göre helikopterin düştüğü noktada telefonlar çekiyor. Ancak oranın beş metre aşağısına inerseniz sinyal kayboluyordu.

Güneş ile Yazıcıoğlu'nun orada olmamalarının sebebi, onları bulmaya gelen her kimse, geride görgü tanığı bırakmak istemiyor oluşuydu. Çünkü İHA Muhabiri olan Güneş, enkazda bilinci yerinde olan tek kişiydi.

Şimdi işlerin daha da ilginç bir hal aldığı kısıma gelelim. İsmail Güneş 112'yi aradığında yalnızca bacağının kırık olduğunu söyledi. Ancak bedenler bulunduktan sonra yapılan otopsi sonucunda, kırık bacağının yanında kaburgalarında ve çene kemiklerinde de kırıklar olduğu tespit edildi. Ancak bu otopsi raporu, ilk başta tüm bu detayları içerecek şekilde yayınlanmadı. Aşağıya İsmail Güneş'in 112 ile olan konuşmasını dinleyebilirsiniz. Sizce de çene kemikleri kırık bir insana göre fazla düzgün konuşmuyor mu?

                       

Şu durumda şöyle bir teori ortaya çıkıyor: İsmail Güneş ve Muhsin Yazıcıoğlu bir komplonun içerisinde olduklarını anladılar. Birlikte kaçmaya çalıştılar. Peşlerinde her kim varsa önce bir boğuşma yaşandı. Ardından da tüm yaşamlarının bedelini suikastçinin ellerinde ödediler.

Olaylar bir şekilde örtülmeye çalışıldı. Helikopterin beyni olarak anılan aksamlar bulunamadı ve daha sonra bu aksamları söken iki askerin videolu görüntüleri ortaya çıktı. Hangi sadist psikopat böyle bir anı çeker ve daha da önemlisi yayınlanmasına izin verir? Yoksa siyaset sektöründe daha çok tercih edilen kelimeyi mi kullanmalıyım? Sızdırıldı mesela.

Görüntülerde daha rahatsız edici olan şey, askerlerin bu işi apaydınlık bir günde yapıyor olmaları. Tüm bunlar, eğer bize karşı gelirseniz sizin de sonunun böyle olur, tarzı bir gözdağı vermekten başka bir şey değildi.


Alenen ve apaçık bir şekilde her şey gözler önündeydi. Günümüzde hala fetö ayıklaması sürüyor. Üstelik tüm bunların ortaya çıkmış olmasına rağmen. O zamanlarda bu nasıl yapılabilirdi ki? Farkedilmek istemeyeni farketmek kolay bir iş değildi. Riskliydi ve en önemlisi de ters tepebilirdi.

Bakın, herhangi bir siyasi ideolojiye sahip değilim. Türküm ve savunduğum tek konu da ülkemin çıkarları olur. Ancak şunu söylemem gerekir ki 2015 darbe gecesi, bizim miladımız oldu. 

Düşünün. 2009'daki bu olay darbenin artçı sarsıntılarıydı yalnızca. Ancak o vakitte devlet başkanları bas bas fetö terör örgütü olduğu çığırsalardı, muhtemelen ellerine yüzlerine bulaşacak ve tüm sempatizanlar da daha korunaklı ve temkinli gezeceklerdi.

Aradan geçen altı yılın ardından bir darbe yaptılar. Dönemin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise yapılabilecek en iyi şeyi yaptı. Halkı sokaklara davet etti. Televizyona ilk çıktığında nasıl bir görüntü içerisinde olduğunu hatırlıyorsunuzdur. Oldukça rahat ve tüm bu olanlar onu şaşırtmamış gibiydi. Belki haberi de vardı.

Ancak bir önceki gece, darbe yapılacak, diye televizyonlarda bağırsaydı size olacak şeyi söyleyeyim. Darbe olmayacaktı. Ancak yapılanma saman altından su yürütür vaziyette daha dikkatli bir şekilde sürekliliğini devam ettirecekti. Çünkü kanıt gerekiyordu. Hareket, kelimeden daha etkilidir. Özellikle de halkın uyandırılması gereken bir konu olduğunda kelimelerden ziyade görmeleri gereken bazı şeyler vardır.

Nitekim öyle de oldu. Muhsin Yazıcıoğlu suikastinde rol alan hemen hemen her idari amir, fetö ayaklanmasında çeşitli örgütsel suçlardan dolayı tutuklandılar. Helikopterin aksamlarını sökerken görüntülenen o iki asker ve araştırmayı manipüle eden dönemin Kahramanmaraş Emniyet Müdürü Dursun Özmen de bunların içerisindeydi.

Şimdi anladınız mı?

Yanlış yönlendirdi ancak yeterli cezayı almadı. Aksamları söktüler ancak biri serbest bırakılırken diğeri göz doldurmak amacıyla birkaç ay yattı ve çıktı. Böyle bir güçten bahsediyorum size.

Kendi ülkeniz derin bir yapılanma ile yönetilirken ve siz yönetimde görünür olup bu konu hakkında bir şey yapamayacak durumda olursanız, sözünüzün geçtiğinden emin olmanız gerekir. Eğer sözünüz, alt yapılanmanın sözünü aşarsa otoritenizi kaybedersiniz. Ancak onlarla eşsesli olarak gider ve kazdıkları kuyulara düşmelerini sağlarsanız, oldukça iyi bir iş başarmışsınızdır.

Muhsin Yazıcıoğlu tüm ülke için oldukça değerli bir kayıptı. Ölümünün bize gösterdiği tek bir şey var. Eğer birilerinin eteğini yalamadan ayakta durmaya çalışırsanız, o kadar da uzun bir ömrünüz olmaz. Ama Yazıcıoğlu'nun uzun yaşamayı önemsediğini düşünmüyorum. Tam aksine. Kendi ayakları üzerinde durup kimseye eyvallah etmeyen yiğit bir Anadolu çocuğuydu. Belki de insanlara onu sevdiren de buydu. Herkes birbirinin eteğini yalarken birinin çıkıp bunu reddetmesi, onun gibi düşünenleri de peşinden götürdü.

Etek yalayarak bir yere gelebilirsiniz. Ancak hiçbir zaman kendiniz olmazsanız, üzgünüm, yaşadığınızı iddia edemezsiniz. 

Yiğit Anadolu çocuğu Muhsin Yazıcıoğlu'nu saygı ve rahmetle anıyoruz.

Bir sonraki yazılarımdan haberdar olmak için sağ üstteki abone ol kutucuğuna mail adresinizi yazabilirsiniz. Böylece yazımı paylaştığım anda size direkt olarak mail gelecektir. 

Sevgiyle ve en önemlisi, kendinizle kalın.
KAYNAKLAR
TRT Avaz Muhsin Yazıcıoğlu belgeseli
Feto Gerçekleri
Çeşitli haber ajansları



Yorumlar

  1. Uçağın düştüğü gün dün gibi hatırımda 😔😔eyvahhh dedim yediler yiğidin başını 🤦‍♀️🤦‍♀️😔😔 Reymen i kutluyorum 👏👏çok güzel bir kliple şarkısının alalade dizeler olmadığını bizlere gösterdi Kanın yerde kalmayacak yiğit adam hak elbet galip gelecek Çok erken gittin çok 😔😔😔

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar