Fenomenlik Hakkında (deneme bir 'ki) #4



Hayatımıza küçük bir kare kutu olarak girdi televizyon. Tabi herkesin alacak gücü yoktu. Mahallede en fazla bir evde olurdu ve bir zenginlik göstergesi olmakla birlikte herkesin o evde toplanmasını sağlayan bir araçtı. Tek bir kanal vardı ve insanlar genel itibariyle oradan gördüklerini, dinlediklerini kabul sayıyordu. Daha sonra kanallar arttı. Bununla birlikte fikirler de çoğaldı. İnsanlar, kendilerine dikte edilen görüşlerin olduğu kanalları izlemeye başladılar. Kahvehanelerde, sokaklarda, toplu taşımalarda bunlar tartışılır oldu.
 
Televizyondan sonra bilgisayarlar ve internet hayatımıza girmeye başladı. Başta çorak toprakları anımsatan bu mecra, geleneksel medya tarafından küçümsendi ve görmezden gelindi. Ancak Türkiye’nin toprakları gibiydi oralar. Verimliydi ancak bunu görebilecek gözler gerekiyordu. Nitekim görenler çıktı. Başlangıçta basit düşünceler için kurulan uygulamalar zamanla çığ gibi büyüyerek insanların kendilerini rahatça gösterebildikleri bir mecra haline geldi. Öyle ki artık günümüzde fenomenlik adında bir meslek dahi çıkmış durumda. Peki nedir bu fenomenlik? Nasıl olunur ve en önemlisi de gerçekten sürdürülebilir bir iş mi?

Geçmişte, özellikle x kuşağının kulağına fısıldanan, memur ol sırtını devlete daya gerisi hallolur, düşüncesi alfa kuşağını da barındıran günümüze kadar geçerliliğini sürdürmektedir. Ancak gelişen dünyamızdaki sosyal medya fenomenliği, bu düşüncenin pabucunu dama atmaya meyillidir. 

Sosyal Medya’da fenomenlik; Youtube, Instagram, Twitter gibi mecralarda çoğunlukla eğlence olmak üzere gezi, eğitim, motivasyon, günlük yaşam, kişisel temalı paylaşımlar yapan insanların mikrodan makroya geçiş yapmalarıdır. Evet, televizyonda da adından sıkça söz ettiren insanlar çıktı. Ancak burada sosyal medyayı bir adım öteye taşıyan olay, karşılıklı etkileşimin olmasıydı. 
 
Televizyonda bir kaydı izlettirebilirsiniz, ancak insanlar o kayıt hakkındaki düşüncelerini dile getiremeden başka bir şeye geçilirdi. Sosyal medyada ise bir kişi hakkında uzun süre etkileşim halinde olabilirsiniz. Tabi bu durum, o kişi için de elverişlidir. Çünkü kendi kitlesini çok daha rahat ve etkin şekilde oluşturabilir. Ve hatta kitlenin istekleri doğrultusunda içerikler üreterek, onların da söz hakkı olduğunu hissettirebilir. Bu da kitlenin bağlılığını arttıran bir unsurdur.

Hal böyleyken televizyon programları ve televizyon içerisinde bulunan insanlar, bu toprakların verimliliğini görmezden gelmenin bir faydası olmadığını görmüş olacak ki, kendilerini yavaş yavaş buraya doğru çekmektedir. Özellikle dizi fragmanlarının Youtube trendlerde olması, ekrandayken hastagler oluşturup twitter üzerinde, izleyenlerle etkileşime geçmeleri de diğer örneklerdir. 

Her olayda olduğu gibi fenomenliğin de iyi ve kötü yanları mevcuttur. İyi yanına bakacak olursak, bu tür insanlar genel itibariyle toplum tarafından kabul gördükleri için, bazı sosyal sorumluluk projelerini veya yardıma muhtaç hasta insanların seslerini duyurma konusunda oldukça başarılı işler çıkarmaktadırlar. Kötü yanı ise, insanların bu fenomenlere genel itibariyle kusursuz birer insan varlığıymışçasına bakıp, hata yapsalar dahi bunu kabul etmemeleri, fanatikçe davranmalarına yol açmaktadır. Bu durum da zamanla, iyi izlenim içerisinde olan bir kişinin gözden düşmesine ve hatta yok olmasına dahi yol açabilmektedir. Bireyin devamında yaşayacağı psikolojik sorunlardan bahsetmiyorum bile.

Sonuç olarak, Fanatiklik arttıkça bilinç seviyesi düşer, demiştir Vladimir Bartol. Bizim yapmamız gereken ise tüm bu görsel, işitsel ve duyumsal bombardıman karşısında algılarımızı daima açık tutmak ve bilincimizin düşmesini engellemek olacaktır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar