Fenomenlik Hakkında (deneme bir 'ki) #4
Hayatımıza
küçük bir kare kutu olarak girdi televizyon. Tabi herkesin alacak
gücü yoktu. Mahallede en fazla bir evde olurdu ve bir zenginlik
göstergesi olmakla birlikte herkesin o evde toplanmasını sağlayan
bir araçtı. Tek bir kanal vardı ve insanlar genel itibariyle
oradan gördüklerini, dinlediklerini kabul sayıyordu. Daha sonra
kanallar arttı. Bununla birlikte fikirler de çoğaldı. İnsanlar,
kendilerine dikte edilen görüşlerin olduğu kanalları izlemeye
başladılar. Kahvehanelerde, sokaklarda, toplu taşımalarda bunlar
tartışılır oldu.

Geçmişte,
özellikle x kuşağının kulağına fısıldanan, memur ol sırtını
devlete daya gerisi hallolur, düşüncesi alfa kuşağını da
barındıran günümüze kadar geçerliliğini sürdürmektedir.
Ancak gelişen dünyamızdaki sosyal medya fenomenliği, bu
düşüncenin pabucunu dama atmaya meyillidir.

Televizyonda
bir kaydı izlettirebilirsiniz, ancak insanlar o kayıt hakkındaki
düşüncelerini dile getiremeden başka bir şeye geçilirdi. Sosyal
medyada ise bir kişi hakkında uzun süre etkileşim halinde
olabilirsiniz. Tabi bu durum, o kişi için de elverişlidir. Çünkü
kendi kitlesini çok daha rahat ve etkin şekilde oluşturabilir. Ve
hatta kitlenin istekleri doğrultusunda içerikler üreterek, onların
da söz hakkı olduğunu hissettirebilir. Bu da kitlenin bağlılığını
arttıran bir unsurdur.
Hal
böyleyken televizyon programları ve televizyon içerisinde bulunan
insanlar, bu toprakların verimliliğini görmezden gelmenin bir
faydası olmadığını görmüş olacak ki, kendilerini yavaş yavaş
buraya doğru çekmektedir. Özellikle dizi fragmanlarının Youtube
trendlerde olması, ekrandayken hastagler oluşturup twitter
üzerinde, izleyenlerle etkileşime geçmeleri de diğer örneklerdir.

Sonuç
olarak, Fanatiklik arttıkça bilinç seviyesi düşer, demiştir
Vladimir Bartol. Bizim yapmamız gereken ise tüm bu görsel, işitsel
ve duyumsal bombardıman karşısında algılarımızı daima açık
tutmak ve bilincimizin düşmesini engellemek olacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder