Ruhsal Sağlığın İyileştirilmesi Hakkında 7 Madde (deneme bir 'ki #3)
Kişinin ruhsal sağlığının da düzene oturtulması, bedensel sağlığın en temel koşullarından birisidir. Bunun bir diğer adı da maneviyattır. Bu yazımda, ruhsal sağlığın iyileştirilmesi hakkındaki ipuçlarını 7 maddede sıraladım. Hadi gelin bakalım neymiş.
Bir
önceki yazımı okuduysanız, herkes gibi benim de bazı
zoruluklardan geçtiğimi görmüş olmalısınız. Ve yazımın bir
yerinde; sadece iyileşmek, kendini bulmak isteyenlerin devam etmesi
gerektiğini, aksi halde iyileşmek istemeyen biri için kimsenin
yardımda bulunamayacağını söylemiştim.
Bugün,
benimle beraber devam etme kararı veren herkes için yazıyorum bu
yazıyı. Bir önceki yazının devamı niteliğinde ama aynı
zamanda sizin hayatınıza hayat verecek bambaşka bir yönden
yazacağım.
İçerisinde
bulunduğumuz zorluklara karşı, kırılan kalkanımızı onarmak
için bir diğer yardımcı ancak bir o kadar da önemli yolu size
açıklıyorum: Maneviyat.
Evet,
istediğiniz kadar sağlıklı beslenin, mutluymuş gibi davranın,
koşun, gülün, eğlenin... Ancak eğer maneviyatınız eksikse, daima biraz eksiksiniz.
Yaratılışımızın
bir gereği olarak bizden daha güçlü bir varlığa dayanmak
isteriz. Onun bizi koruduğuna, kovladığına, güzel şeyler
sunduğuna, gerçekleşen kötü olayları cezalandırdığına
dair güvenceler biz, kendimizi iyi hissettirir. Tüm dünya tarihi boyunca
meydana çıkan putlar, gezegenlere tapma, hayvanları yüceleştirme
ve benzeri birçok fiil, bu ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmıştır.
Bizim
içinse bu güç Allah’tır. Sadece bizim değil, tüm dünya için.
Zira İslam, evrensel bir dindir. Ne Araplar'a aittir ne de bir başka ırka. Atatürk'ün şu sözünü hatırlayın:
"Ben 'Ne Mutlu Türküm Diyene' sözünü boş yere söylemedim. Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladı. Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin. Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın."
Ve buna müteakip Anayasamızın 66. maddesine bir göz atalım: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür."
Atatürk gibi zihni açık, zeki ve başarılı bir dünya liderinin bu sözleri boşuna mıdır? Hayır, Türklüğü evrensel bir olgu içerisinde sokmakta ve ırkçılıktan uzak durmaya çalışmaktadır. Tıpkı İslamın yüzyıllar öncesinde yaptığı gibi. Bu durum tabi ki sahte Türkleri de beraberinde getiriyor ancak birkaç çürük elma yüzünden koca bir kasayı çöpe atamazsın. İslamda da sadece kelime-i şehadet getirmek yeterli değildir. Bu dinin kurallarına, sana uygun olarak Allah'ın emrettiklerine uymak zorundasın. Aksi halde vatanına ihanet eden ve birkaç kuruş paranın kokusunu alınca kuyruğunu kıstıran sahte Türkler gibi sen de sahte bir Müslümanlık'tan öteye gidemezsin.
Şimdi asıl konumuza geri dönelim.
Benim
zorluklarla başa çıkma yöntemim her zaman maneviyat oldu. Başıma kötü
bir şey mi geldi? Hemen köşeme çekilir ibadetimle meşgul olurum.
Bitirdiğimde artık yepyeni bir benlikle çıkarım kabuğumdan.
Benim sık sık uyguladığım ve sizin de uygulamanızı istediğim
bir şey bu.
1- NAMAZ
İlk
olarak namazla başlayın işe. İslamın beş şartından biri. İlk
başta hepsini birden kılamayabilirsiniz. O yüzden hangi vakte denk
geliyorsanız onunla başlayın. ‘Ya ben bu kadar duayı, bu kadar
şeyi nasıl aklımda tutacağım?’ diye kendinize sorabilirsiniz.
Birincisi,
zaten ilkokulda öğretilen birkaç dua aklınızda mutlaka
kalmıştır. Namaz için Fatiha, Subhaneke ve İhlas’ı bilerek
başlamanız şimdilik yeterli olacaktır.
Namazın ilerleyişini de
aklınızda tutamayabilirsiniz. Benim gibi. O yüzden ilk başta bir
kağıda yazın hepsini. Önünüze, görebileceğiniz bir yere
dayayın ve ona baka baka kılmaya başlayın. Bir süre sonra nerede
hangi duayı okuyacağınızı veya rükuyu ve secdenin vaktini
öğrenmiş olacaksınız. O kağıtlara ihtiyacınız kalmadan
huzur içerisinde kılabileceksiniz.
2- DUA
Bir
diğeri: dua. Dua, sizin şükrünüzdür. Dileğinizdir. Bazen ise
yakarışınızdır. Bugüne kadar yaptığınız veya yapacağınız
tüm duaların Allah’a ulaşmış olduğunu bilin öncelikle.
(50/KAF-16: Andolsun
insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını
biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.)
İslam
ile şereflendirilmiş insanlar olarak oldukça şanslıyız. Çünkü
biliyoruz ki bu ettiğimiz duaların daima bir karşılığı
olacaktır.
Hikmet
ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, edilen duayı üç şekilde kabul eder:
1- Hemen, yani peşinen kabul eder.
2- Kabul eder; ama hemen vermez. Senin için tüm olasılıkları yaratır, güzelleştirir ve umduğundan çok daha güzel şekilde verir.
3- Dünya'da vermez. Ancak ahirette karşılığını misliyle verir.
Anlıyor musunuz? Her ne olursa olsun kazanan bizler oluyoruz. Subhanallah!
O
yüzden bu haklarınızı güzel kullanın. Daima iyi şeyler için
dua edin. Birisi sizi kırdıysa, onun için dahi güzel sözler
söyleyin. Onun iyiliğini isteyin. Kalbinizin nasıl da
yumuşadığını, tüm o negatif duygulardan nasıl da
arındığınızı hissedeceksiniz.
İslam
çok güzel bir din. Sizi saflaştıran, ruhunu bize üfleyen o yüce
Rahman’a karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeli ve emanete
hıyanetlik etmeden yine saf bir şekilde ruhumuzu teslim etmeliyiz.
Onda ufacık kara bir leke bırakmak, ihanettir.
Sen saf sevgiden
yaratıldın. O halde nedir seni bu kadar kinci ve öfkeli yapan?
İlla o insanlarla mı oturup kalkmak zorundasın? Daha iyi insanlara
layık görmüyor musun kendini?
Neden bu dedikodu? Neden bu
çekememezlik? Onun hayatı mükemmel mi sanıyorsun? Sadece öyle
gösteriyor sana çünkü emin ol onun da uğraştığı bir sürü
şey var.
Sen neden vaktini başka bir insanla uğraşarak
geçiriyorsun? Sen zaten teksin. Şu dünyada sana benzeyen hiç
kimse yok. Kendinle ilgilen, dua ile ilgilen, seni Yaratan’ı
öğren. Küçük çerçevelerden kurtul. Şu koskoca gezegenlere,
galaksilere bak. Onu boşver, ayağının dibinde duran kurumuş sarı
güz yaprağına bak. Orada ara onu.
‘Arayan bulur.’ diyor
Mevlana.
3- SADAKA
Şimdi
gelelim bir diğer konuya. Sadaka konusuna. Sadaka derken çoğumuzun
aklına para geliyor. Olabilir, bunda yanlış bir şey yok. Ancak
sadaka, sadece para ile bağdaştırılamayacak kadar geniş bir
kelime.
Bir
ikramdır, sıcacık nezakettir.
Uysal
konuşmadır, kalp kırmamaktır.
İyiliği
emretmek, kötülükten sakındırmaktır.
Yaşlı
bir teyzenin koluna girmek, sevdiceğine küçük bir busedir.
Sadaka,
yaşamdır aslında.
Sizin,
benim, bizim yaşadıklarımızdır.
İyilik
yapma gibi bir fırsatınız olduğunda bunu asla geri tepmeyin.
Bakın
Allah ne diyor:
(2/BAKARA-148:
Herkesin yöneldiği bir yön vardır. O halde hayırlı işlerde
birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun, Allah hepinizi bir
araya getirir. Allah şüphesiz her şeye kadirdir.)
4- ORUÇ
Özellikle
de sağlık konusunda, benim gibi bir rahatsızlığınız varsa
oruç, en
büyük şifalardan biridir. Normalde aç kalmanız önerilmez. Az
ama sık sık yiyin, derler. Elbette doğrudur. Ancak güzel şey şu
ki; zamanında oruca dudak bükenler, şimdi detoks adı altında
garip garip ot sularını içip aç kalarak vücutlarını
temizlemeye çalışıyorlar. Siz çok şanslısınız. Zira İslam,
bunu zaten yüzlerce yıl önce söylemişti.
Sürekli
yemek yediğimizde vücudumuz sindirimle uğraştığı için ne
düzgün düşünebiliyoruz ne de başka bir iş için enerjimiz
kalıyor. Ancak midemiz dolu olmadığında, vücut
kendini dinlendirirken, beynimiz hiç olmadığı kadar işlevsel bir
hale bürünüyor.
Bunu söylemem ne kadar gerekli bilmiyorum ancak
örnek vermek amacıyla yazmak istiyorum. Genel itibariyle yazılarımı
tok olmadığım, yarı aç veya aç olduğumda yazıyorum. Yanımda
da nadiren bitki çayım, çokça da suyum bulunur. Suyla vücuduma
gerekli takviyeyi yaparken, sindirimle uğraşmadığım için çok
daha etkili ve geniş çaplı düşünebiliyorum. Bu da daha kaliteli
yazılar yazmamı sağlıyor.
Eğer oruç borçlarınız varsa, bu kısa kış günlerinde
onları tutup sevaplarınıza sevap katarken, sağlınıza da sağlık katabilirsiniz.
5- ARKADAŞLIK
"Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” (Ebu Davud, Edeb, 19, Tirmizi, Zühd, 45)
Yukarıdaki hadisin yaşamdaki gerçekliğini tartışmaya hiç lüzum yok. Zira öyle doğru bir söz ki, çevrenizde zaten bunun örneklerini sık sık görebiliyorsunuz. Kimlerle oturup kalktığınıza çok dikkat edin. Sürekli olarak olumladığınız, sözünü dinlediğiniz insanlara çok ama çok dikkat edin. Olumlama, evren açısından güzel bir şeydir. Ancak hoş olmayan bir şeyi olumladığınızda, evren onun kötü olup olmamasına bakmaz. Sizi mutlaka o yöne doğru çeker.
Onlarla arkadaşlık yapmak zorunda değilsiniz. İnanın bana, kendinizi bulabileceğiniz, bir sürü insan var etrafınızda. Onlar da kendilerini arıyorlar ve belki de arkadaşlıkta bulacaksınız birbirinizi.
O yaftaladığınız, küçük gördüğünüz, yalnızlıklarıyla alay ettiğiniz insanlar; içten içe en güçlü insanlardır. Çünkü kendilerini bulmuşlardır. Neyi sevdiklerini, hayatın ne olduğunu, ne için yaşadıklarını... Onların yalnızlığı öyle bir yalnızlık ki, bir kale duvarı kadar sağlam dururlar her zorluğun karşısında. Onlara yanaş, onlarla muhabbet et. Seni asla kapı dışarı etmeyeceklerdir.
6- OKU
Seni bu yönde geliştirecek kitaplar oku. Sana bir liste yapmaktan ziyade iki tane yazarın adını vereceğim. Ve bu iki yazarın mümkün olduğunca tüm kitaplarını okumanı istiyorum. Sana yardımcı olacaklar. Hikmet Anıl Öztekin ve Uğur Koşar. Hikmet Anıl Öztekin hoca olmadığını iddia ediyor ancak yazdığı kitaplarda çok güzel şeyler bulabilirsiniz. Uğur Koşar ise, sizin maneviyatınıza farklı bakış açıları getirerek vizyonunuzu genişletiyor. Bonus olarak da Nouman Ali Khan’ın videolarını izlemenizi istiyorum. Youtube’da Türkçe altyazılı olarak onlarca videosu var.
Tüm bunlardan öte ve belki de en zoru: Sabır.
‘Sabır boyun eğmek değildir. Sabır, mücadele etmektir.’
‘Sabır, ağrıları dindiren acı bir ot gibidir. Hem can yakar hem de tedavi eder.’ der Mevlana.
Sabır, kuvvetin bir başka adıdır. -E. B. Browding
Allah ise bu konuda:
(2/BAKARA-153: Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.)
(39/ZUMER-10: De ki: Ey imân eden kullar! Rabbinizdan korkup (kötülüklerden, nankörlüklerden) sakının. Bu dünyada iyilikte bulunanlara iyilik vardır. Allah'ın arazisi geniştir. Ve elbette sabredenlere mükâfatları hesapsız verilir.)
Allah diyor bunları! Sizce Allah, (haşa) tutamayacağı sözleri verir mi size? Neden bu umutsuzluk peki? Kaldırım taşlarının arasından çıkan o güzel çiçekleri de mi görmüyor gözün? O halde dostum, sen hep bakıyorsun. Ama görmen lazım. Çevrende olup biten her şeyin farkında olman lazım.
Bir kuşun ötüşü, bir yaprağın salınışı, küçük bir çocuğun koşuşu, kalbinin atışı, evrenin galaksilerin düzeni... Hepsi Allah’ın ol sıfatına bürünmüşler. Bunların her gün varoluyor olması, sonsuza kadar varolacakları manasına mı geliyor? Burası madde dünyası. Her maddenin bir sonu vardır. Kaldır, eline bak. Sen bu el misin? Sana mı ait? Onu hareket ettirebiliyorsun ancak onu farklı şekillere sokabiliyor musun?
Bizler sadece bize emanet edilen bu bedenlere sıkıştırılmış birkaç gram ruhtan ibaretiz. Madde aleminde bu ruhu görmek imkansız gibi gelebilir. Ancak onu yapmak asıl ihtiyacımız olan şeydir. Maddenin ötesini görmek. Çünkü biz bir maddeden çok daha fazlasıyız. İçimizde, evrenin küçük bir versiyonu var.
Fark et.
Farkında ol.
Unutma!
(9/TEVBE-40: ... ‘Allah, bizimle berâberdir.’ ... Allah'ın sözüyse zâten yüceydi ve Allah, her şeye üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.)
Yorumlar
Yorum Gönder