Dünya'nın İlk Üniversitesini Kuran Kadın: Fatima el-Fihri
Müslümanlar
ve Kadınlar... Bu dünya üzerinde en çok zulüm gören iki
topluluk. Hele bunların ikisine de sahipseniz, dünyanız zaman
zaman cehenneme dönecektir. Ve o cehennem, ruhunuzda, sonsuza kadar
taşıyacağınız yaralar açacaktır. Ne yazık ki.
Bugün
Türk Dil Kurumu’nun kadın ve erkek sıfatlarının anlamlarına
bakalım:
Kadın
olmak ve erkek olmak kelimelerinin karşılığına baktığımızda
karşımıza tam olarak bunlar çıkıyor:

Sözlüğümüz
diyor ki ya bekaretini kaybedersen ya da evine ve kocana iyi bakarsan
kadın olabilirsin. Veya kadınlık sıfatı, evine bakıp çocuk
doğurursan ya da hizmetçilik yaparsan kazanacağın bir sıfata
dönüşüyor. Dalga mı geçiyorsunuz? Kadın demek, bunlar mı
demek sizin için? Daha ne kadar yerebilirsiniz? Evet, çocuk
doğurmak gibi mucizevi bir şey bahşedilmiş kadınlara, bu harika
bir şey. Ne kadar değer gördüğü de tartışılır. Ancak sadece
doğurunca mı kadın olunuyor? Ben bunun için TDK’yı
suçlamıyorum. Toplumda böyle kabul gördüğü için bunu
yazıyorlar, yazmayadabilirlerdi.
Şunu
anlayın artık: Bir kız çocuğu adet görmeye başladığı andan
itibaren bir kadındır artık. Onu hala kız diye çağırıyor
olabilirsiniz, bunda garip bir şey yok. Ama onu artık bir birey
olarak, kadın olarak -TDK anlamında değil tabi ki- görmek
zorundasınız. Konuşma hakkı olduğunu, toplumda kendi benliğiyle
özgürce varolabileceğini, çalışırsa elde edemeyeceği pek az
şey olduğunu ona anlatmanız gerekir. Böylece ne bir insanın
gölgesinde sığıntı gibi yaşar ne de toplumun onun için uygun
gördüğü sıfatları üzerinde taşıma zorunluluğu hisseder.
Kadın,
hayatının hiçbir döneminde şimdiki gibi baskılanmamıştı.
Geçmişten bahsederken onları uygarsız olarak hayal ediyoruz.
Kendi dönemimizi daha üstün görüyoruz. Acaba geçmiş mi daha
uygardı şimdiki halimizden? O halde biz nereye gidiyoruz? Teknoloji
gelişti, her şey kolaylaştı, ama kadının toplumdaki yeri
kısıtlandı. Gariptir ki kadın da buna izin verdi.
Nasıldı
kadınlar eskiden?
Şimdi
gelin bir de eski Türkler’de kadından bahsedelim. İskitler,
Hunlar, Göktürkler...

Kadınlar
ne erkeklerden üstün görülürdü ne de düşük. Kadın, erkeğin
tamamlayıcısıydı. Gerek toplumda gerekse de özel yaşamlarında
bu hep böyle olmuştur. Bunlar M.Ö. 3000-4000 zamanlarıydı. Şu
an M.S. 2018 yılındayız. Sizce hangi yıl gerçekten daha geride?
Şimdi
biraz daha ileriye gidelim. İslam zamanına. Hani bugün İslam,
kadınların evde oturmalarını sadece ev ile ilgilenip başka
hiçbir şey yapmamalarını istemiyor diyenlere inat, Hz. Hatice
annemizi göstermek istiyorum onlara. Hz. Hatice, ticaretle uğraşan
bir kadındı. Yani toplumun tam içerisindeydi. O halde şimdi ne
değişti? Zihniyetleriniz mi? Ona göre mi yorumlamaya başladınız
dini? Bana Ahzap Suresi’nin 33. ayetini göstermeyin.* Orada
aslında ne demek istediğini aklı olan, düşünen herkes
anlayabiliyor. O zamanki şartlara göre bugünü yorumlayamazsınız.
Müslüman bir kadın, toplumda daima varolmalıdır.
Şimdi
sıkı durun. Asıl muhteşem olan yere geliyoruz. Biraz daha ileriye
gidip 859 yılına geliyoruz. Fas’tayız bu sefer. Ve bu yılda ne
oldu biliyor musunuz? Dünya’nın ilk üniversitesi kuruldu. Hem de
kim tarafından? Faslı Müslüman bir kadın tarafından: Fatima
el-Fihri.
Üniversitede
İslam ve Fıkıh dışında, tıp, astronomi, bilim, matematik,
tarih, coğrafya gibi bilimler de okutuluyordu. Etrafımda sürekli
görüyorum. İslam okuyan, bilimi gereksiz görürken; bilim okuyan
kişi de, İslam’ı geri kafalılık olarak görüyor, İslam’ın
tüm bilimlere katkısı olduğundan bihaberler.
Müslüman
bir kadının kurduğu, UNESCO Dünya Mirası listesine giren
dünyanın ilk üniversitesinin adı Karaviyyin Üniversitesi'dir.
Aşağıya birkaç fotoğrafını görebilirsiniz.
![]() |
Karaviyyin Üniversitesi |
![]() |
Karaviyyin Ünversitesi (avludan görünüm) |
![]() |
Karaviyyin Üniversitesi (kitap okuyan adam) |
![]() |
Karaviyyin Üniversitesi Kütüphanesi |
Profesör Doktor Ekrem Buğra Ekinci hocamız ne yazmış bakın: Hicrî III. asırdan itibaren mescidlerin yanında ayrı medreseler kurulmaya başlandı. Daha önceki câmi’ isminin hâtırasına uyarak bunlara da câmi’ (toplayıcı) denildi. Avrupa’da bunun Lâtince karşılığı universitatis kelimesi kullanılır. Üniversiteler külliyelere ayrılırdı. College kelimesi, külliyeden alınmadır. Her birinde farklı bir ilim öğretilirdi. Müslümanlara ait üniversitelerin, Avrupa’ya tesiri bilhassa buradaki akademik derecelendirme, kıyafet, isim ve binâların mimarîsinde bugün bile yaşamaktadır. Türkistan’daki eski medreseleri gezenler bilir: Bir avlu etrafında iki katlı dört duvarlı taş bir binâ; avluda havuzlu bir bahçe; alt katta dershâneler, idare, hocaların odaları, yemekhâne ve mescid; üst katta talebe odaları... Oxford gibi eski Avrupa üniversitelerinde hep bu mimarîye rastlanır. Şu kadar ki girişteki mescidin yerini tabiatiyle şapel (kilise) almıştır. Burada giyilen kepler bile, Müslüman ulemânın taylasan denilen serpuşundan alınmadır.**
Görebiliyor
musunuz Müslümanlar’ın ve bir kadının etkisini? Kadın okursa,
dünya okur. O zamanın toplumuna bir bakın. Gelecekte olmamız,
onlardan daha gelişmiş olduğumuzu göstermez.
Şimdi
günümüze gelelim.
Tavakkol
Karman, 2011’de Nobel Barış Ödülü’nü alan ilk Yemenli
aktivist. Yemenli kadınları koruyan ve onları toplumun bir parçası
olması için sürekli hareket halinde olan Müslüman bir kadın.

Mona
Haydar, Suriyeli-Amerikalı rap şarkıcısı, aktivist. Amerikalı
eşiyle birlikte Müslümanlar’ın ve İslam’ın öcü olmadığını
anlatmayı kendine ilke edinmiş bir kadın. Dinlemek isterseniz
aşağıya linkini bırakıyorum.***

Ve
daha fazlası. Hepsi Müslüman ve hepsi kadın. Kendi benliklerinin,
güçlerinin farkında olan ve oturmak yerine yapacak daha iyi işler
bulmuş kadınlar bunlar.
Örnek
Müslümanlar’dan, ülkesini para için satan, kimseye kapısını
açmayan, çalan çırpan, yolsuzluğu olağan gören, özgürlükten
bahsedip kadınların özgür iradesiyle taktıkları başörtüleriyle
onları okula dahi almayan Müslümanlar’a... Çok acı gerçekten.
Müslümanların
dinlerine sahip çıkmamasına, gözlerini hırs bürüyüp daha çok
para ve mal isteklerine, dini istedikleri gibi yorumlayıp ona göre
hareket edip yozlaşmaları. İslam, öğrenmeye bu kadar önem
verirken nasıl oldu da bilgiden korkar hale geldik?
Bazen
Peygamber Efendimiz dünyaya yeniden gelse ve bu halimizi görse
nasıl bir hayal kırıklığı yaşardı, tahmin bile edemiyorum?
Ölen çocuklar, zalim yöneticilerin demokrasi getirme vaadiyle
tonlarca kan dökmeden terketmediği ülkenin masum vatandaşları,
fanatik müslümanlar, kör müslümanlar, benliğini kaybetmiş
müslümanlar... Bir dili olsa da konuşsa Yemen, Afganistan,
Suriye... Ne acılar saklı o topraklarda. Buna göz yuman, şu gelip
geçici dünyada üç kuruş paraya minnet edip kenara çekilen ve üç
maymunu oynayan herkesin bu kanda boğulması dileğiyle.
Bugün sana üniversite kur demiyorum. Gidip körlemesine savaş, islam düşmanı herkesi katlet de demiyorum. Susma diyorum. Sesin çıksın, kim olduğunu bil, gücünü farket. Burada erkek düşmanlığı ya da feminizm ya da radikal islamcılık harekatı düzenlemiyorum. Hiçbiri değilim. Sadece bazı şeylerin farkında olduğumu düşündüğüm kendince bir yazarım. Tüm bunların aksine hem erkeklerin hem de tüm dünyanın güzel seyri için istiyorum bunları. Çünkü bugünlerde neyi savunursan seni onun fanatiği sanıyorlar ve saldırmaya başlıyorlar kendilerinin fanatik olduklarından bihaber.

Uyanın
artık.
Kadınlar
sizin bir malınız değildir.
İslam
geri kafalılık demek değildir.
Ayetleri,
hadisleri kafanıza göre yorumlamaktan; kadın bedeni üzerinde hak
sahibi olduğunuzu düşünmekten vazgeçin.
Ve
siz kadınlar! Kimse size dokunamaz. Kimse sizi gözleriyle dahi
taciz edemez. İstediğiniz bir şey olduğunda, etik değerler
içerisinde, gidin ve onu alın. Korkmayın. Korku sadece bir
illüzyondur. Sen orda olmasına izin verdiğin sürece o orada
varolacaktır.
Sevin,
sevilin ve asla aldatmayın. Aldatılsanız dahi. Boşverin, önünüze
bakın. Yaşam, siz ona katılsanız da katılmasanız da devam
ediyor. Treni kaçırmayın.
Ve
son bir şey:
Güçlü
olun.
Çünkü
öylesiniz.
-------
*"Evlerinizde
oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın.
Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey
Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz
yapmak istiyor." (Ahzab, 33/33)
Yorumlar
Yorum Gönder