Yeni Zelanda Cami Suikastleri / Nasıl Unutturdular Ama!


Üzerinden bir haftadan fazla zaman geçti. Ancak Yeni Zelanda Cami Suikastleri, yıllar geçse dahi tazeliğini daima koruyacak. Başlıktaki ithaf ettiğim yerin ne anlama geldiğini yazının ilerleyen kısmında anlayacaksınız. 

Hasta zihinli bir adamın camiye yaptığı suikast sonucunda 50 kişi hayatını kaybetmiş, bir o kadar da yaralı olmuştu. 

Caninin kullandığı silahın üzerinde yer alan ifadeler, nasıl bir zihin yapısı içerisinde olduğunu gösteriyor. Bilmiyorum okumuş muydunuz? Fedailer'in Kalesi: Alamut isimli çok güzel bir kitap var. Yazarı Vladimir Bartol. O kitapta da Hasan Sabbah döneminde insanların nasıl sahte cennetler ile kandırıldığını, nasıl gönüllü fedailer haline dönüştürüldüklerini muhteşem bir dille anlatıyor. Mutlaka okumalısınız, hayata bakış açınızı değiştirecektir. 

Bu olay da tıpkı ona benziyor. Geçmişin derin çukuru içerisinde, çoktandır kapanmış olan defterlere saplantılı kalmış psikopat beyinli bir insanı net bir şekilde görebiliyorsunuz. Eğer o kan dondurucu videoyu da izlediyseniz katilin o ağır silahları profesyonel bir şekilde kullandığını da görebilmişsinizdir. Tek kişinin yapabileceği bir iş değil bu. Eğer öyleyse ölenlerin kanı hepimizin ellerinde demektir. 

Fırtına bir anda gelmez. Önce hava akımları gerçekleşir, kara bulutlar görünmeye başlar, ısı farkı oluşmuşsa su yüklü buhar bulutları elektriklenir, gök gürültüsü duyarız, rüzgar sertleşir, sarıya çalan bir renk ile ortam aydınlanır ve bum! Yağmur bardaktan boşalırcasına yağmaya başlar. Katil, zaten çoğu yerde bu katliamı gerçekleştireceğini bas bas bağırmış. 

Aşağıdaki görüntüde de görebileceğiniz gibi katliamdan 17 saat önce içerisinde bulunduğu forum üzerinden şöyle bir paylaşımda bulunmuş.


"Evet millet. Artık gevezelik yapmayı bırakıp gerçekten bir şeyler yapmanın zamanı geldi. İşgalcilere karşı bir saldırı gerçekleştireceğim ve bunu Facebook üzerinden canlı yayınlayacağım.
Yazılarım ve fikirlerimden oluşan bazı dosyaların linkini veriyorum. Siz de üzerinize düşeni yapın ve bunları mümkün olduğunca çok paylaşılmasını sağlayın.
Geri dönemezsem hoşçakalın, Valhalla’da görüşmek üzere…" (haber7)
Bilmeyenler için Valhalla, İskandinav Mitolojisi'nde savaşta ölenlerin salonudur. Oldukça büyük ve görkemlidir.

Havlayan köpek ısırmaz sözüyle o kadar haşır neşir olmuşuz ki hiç kimse umursamamış bile. Havlayan köpek de ısırır, kuduzu da ısırır, sakin duranı da ısırır. Yapılması gereken, her ne olursa olsun, tedbir almaktır. 

Bireysel değilse de mutlaka bu kuyruğun devamı gelecektir. Özellikle silahına yazdığı bazı notlar dikkate alınacak nitelikte. Bunlardan bazıları:


For Rotherham: 2018 yılının Ekim ayında İngiltere'nin Rotherham kentinde yedi Müslüman(!) erkeğin yedi yıl boyunca aralıklarla çocukları taciz ettiği skandalı gündeme oturmuştu. Suçluların ayrıca tecavüz ve saldırı eylemlerinde bulundukları da belirtildi. Yeni Zelanda katilinin de bu yüzden For Rotherham yazdığını düşünüyorum.
Alexandre Bissonnette: 2017 yılında Kanada'da Quebec City Cami'sinde akşam namazını kılan Müslümanlar'a saldırıp 6 kişinin ölümüne, 19 kişinin de yaralanmasına neden olmuştu. 
Luca Traini: 2018 yılında İtalya'nın Macerata şehrinde yaptığı saldırı sonucunda 6 Afrikalı mültecinin yaralanmasına sebebiyet vermişti. Daha sonra mahkemedeyken özür dilemiş ve şöyle demiştir: 'Verdiğim zarardan dolayı özür diliyorum. Hapisteyken tüm yaşananların rengini anladım, (bir önceki renk kelimesine atıfta bulunarak) derinin tüm bunlarla hiçbir alakası yok.'

Her şeyin ötesinde Yeni Zelanda faktörü de var. Katliamın gerçekleştiği andan bu yana o kadar naif şeylere tanık oldum ki.  


Ölenlerin anısına bazı yerlerde anma törenleri düzenlendi. Yeni Zelanda, farklı milletleri bir arada içerisinde barındıran bir ülke. Dolayısı ile yaşanan bu terör girişimi herkesi derinden etkilemiş durumda. Ancak aynı zamanda birbirlerine daha da kenetlenmelerini sağladı. 


Yeni Zelanda Başbakan'ı gerekli tüm eylemleri yapmak üzere harekete geçti. Öncelikle ülke içerisinde Camiler'in güvenliğini sağlamak adına kapılarının kapalı tutulması gerektiğini söyledi. Ülke vatandaşları evlerinde bulundurdukları silahları polis merkezlerine teslim ettiler. Ardından da silah taşıma yasasında büyük bir değişikliğe gidilerek ülke içerisinde yarı otomatik silahlar yasaklandı. Ve tüm bunlar saldırının ardından gelen altı gün içerisinde gerçekleşti.



Ülke televizyonundan canlı yayınla ezan yayınladı. Tüm ülke genelinde saygı duruşunda bulunuldu. Ayrıca Yeni Zelanda Başbakan'ı yaptığı konuşmasında şu sözleri söyledi: "Peygamber Muhammed dedi ki: Karşılıklı sefkat, merhamet ve sempatileri ile insanlar tek bir beden gibidir. Vicudun herhangi bir kısmı acı çekerse, tüm vücut acı hisseder. Yeni Zelanda da sizinle. Yasta, bir biriz."




Düşünmeden edemiyorum. Ya bizde olsaydı ne olurdu? Muhtemelen herkes toplanıp lanet ederdi. Boykot diye bağırır, kredi çeker, malum içeceklerden alır onları dökerdik.



Gider eşkıyalığa soyunur hiç alakası olmayan insanlara saldırırdık 

Kahvehanelerde ülkeyi kurtarırdık. Yaşamadığımız şeyler değil sonuçta. 

Görüyorsunuz ya. Eğitim ne kadar büyük bir fark yaratıyor. 

Yıllar geçtikçe yalnızca İslamofobi konusunda değil, diğer tüm farklı dinler ve düşünceler taşlanmaya, nefret söylemleri içerisinde yer almaya devam etti. İnsanları insan oldukları için değil; bizimle aynı düşüncede, dinde, inançta oldukları sürece sevdik. Tüm bunlar, tek bir dünya devleti yaratmaya çalışmanın yan etkileri olarak ortaya çıkıyor.  

Bundan yüzyıllar önce Osmanlı üç kıtaya birden hükmederken, Osmanlı bayrağı altındaki herkes Müslüman mıydı? Tabi ki hayır. Aşağıdaki iki tabloya dikkatlice bakın. 




Sadece Türk yokmuş değil mi? Veya sadece Müslüman yokmuş. Her türlü milletten, her türlü dinden insanları içerisinde yüzyıllar boyunca barındırabilmiş. Neden mi? Çünkü o zamanlarda İslam hakkıyla yaşanıyordu. Tümüyle sevgi, hoşgörü ve merhamet dini olan İslam; ne zamandan beri kafa kesmek, katliam yapmak ve nefret üzerine kurulu bir din olmaya başladı? İslamı uyduruk din görevlilerinin anlattığı şekilde değil, gerçek Kur'an eşliğinde öğrenmeye başladığımızda hepimizin hayatında büyük değişiklikler yaratacağı kesin. Ancak her şeyin başı eğitimle başlıyor. Aksi halde dolu görünen boş kafalarla on adımdan daha fazla ileriye gidemeyiz. 

Konuşmak istediğim daha çok fazla şey var. Ancak bu kadarı şimdilik yeterli olacaktır. Yazımı Fedailer'in Kalesi: Alamut kitabında geçen, çok sevdiğim ve hayatıma yön vermiş bir cümle ile sonlandırmak istiyorum.

Bilinç seviyesi ne kadar düşerse, fanatiklik o ölçüde artar.



Haa, kola bahsi açılmışken... Yandaki haber 2014 yılına ait. Kola hala ilk tercihiniz olmaya devam ediyor değil mi? 

Nasıl unutturdular ama? 















Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar