Veronika Ölmek İstiyor | Paulo Coelho (Kitap İncelemesi #4)

 

Künye

Kitap Adı: Veronika Ölmek İstiyor
Yazarı: Paulo Coelho
Yayınevi: Can Yayınları
Çevirmen: Haldun Pamir
Baskı/Yıl: 55/2018
Sayfa Sayısı: 213

Veronika Ölmek İstiyor


Kusursuz hayatına rağmen yenilen Veronika, 

İmkansızlıkları imkanlaştırmaya çalışan Zedka,

Tüm duygularını içinde yaşayan Mari,

Hayallerinin peşinden koşması engellenen Eduardo...

Bu dört karakter, romanın anlatmak istediği her şeyi bize sunuyorlar.
Oldukça güzel bir yaşama sahip olan Veronika, zeki, genç ve güzel bir kadındı. Geziyor, eğleniyor, tek gecelik ilişkiler yaşıyor, gününü gün ediyordu. Ancak tüm bu yaşadığı huzur dolu anlar, bir yerden sonra onu boğmaya başladı. Hayattaki her şeyi tattığını ve elinde kalan tek şeyin kendi ruhu olduğunu düşündü. O ruhu bırakmak istiyordu. Çünkü yirmili yaşlarının ortalarına geldiği halde, kendi mutluluğunu nasıl sağlayacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu.

İntihar etmeyi tek bir seçenek olarak görüyordu ve nitekim yaptı da. Ancak ölmedi. Uyandığında akıl hastalarıyla dolu bir klinikteydi. 

Klinikte karşılaştığı insanlar bir yana, aldığı büyük bir haberle ne düşüneceğini şaşırdı. Ölmemişti, ancak aldığı ilaçlar yüzünden kalbi ciddi zarar görmüştü. Yani en fazla bir hafta yaşayacaktı. Veronika üzülmedi. İstediği de bu değil miydi zaten? Geç veya erken, sonunda gerçekleşecek olması onun için iyiydi. 

Veronika, dışarıda yapamadığı tüm aykırıkları, düşüncelerini, fiilleri hastanedeyken gerçekleştirmeye başladı. Çünkü burada o zaten deliydi. Tıpkı diğer herkes gibi. O yüzden olduğu gibi davranmasında artık hiçbir sorun görmüyordu.



Zaman içerisinde, ölümün kendisine yaklaşmasıyla bir şeyler hissetmeye başladı. Korkuydu bu. Artık ölmek istemiyordu ancak bunu kendisine itiraf edecek gücü yoktu. Eduardo ile tanıştı. 

Bir diplomatın oğlu olan Eduardo, hayali olan ressamlık mesleğine kavuşamadığı için soyutlamıştı kendini dünyadan. Bir gece Veronika'nın piyano çaldığını işitti ve yanına gitti. Ayışığı Sonatı'nı büyük bir ilgiyle dinledi. İki gencin kalbi, sanat ile buluşmuştu.

Veronika, nasıl bu hale geldiğinden bahsederken, ailesini suçluyordu. Anne babası ona iyi bir hayat sunmuş, iyi okullarda okutmuş, dışarısının tüm tehlikelerinden itinayla korumuştu. Ancak gün gelip kendi adımlarıyla dışarıya çıktığında, asıl benliğini içinde saklamak zorunda kalmıştı. Dışarıya karşı nazik, güzel ve becerikli bir kız olarak görünmeliydi. Yıllarca içinde bastırdığı bu duygular, onun intiharına sebep olan asıl hislerdi.

Hastaneye gelen bu yeni kızın bir haftalık ömrünün olduğu tüm klinikte geldiği ilk günden itibaren biliniyordu. Zaman içerisinde diğer hastalar da kendi kendilerini sorgulamaya başladılar. Bu küçük güzel kız Veronika'nın bir haftalık ömrü kalmışken, bizim ölümle tanışacağımızın vakit belli değil. O halde biz burada ne yapıyoruz? sorusu, tüm hastalarca sorulmaktaydı. 

Doktor İgor'dan bahsetmeden geçemeyeceğim. Hastanenin doktoru, bu delilikler hakkında bir araştırma yapıyordu. Ona göre delilik, aslında tüm bireylerde vardı. Salıverilmeye hazır bir zehir gibi beynimizin bir yerindeydi. Ortaya çıkması için insanların yalnızca bazı şeyleri yaşaması gerekiyordu. 



Acılaşmak diyordu, Doktor İgor buna. İnsanın, çevresinden korunmak amacıyla etrafına ördüğü duvarların, bir yerden sonra kendi iradesi dışında kalınlaşması ve bireyin onun içinde sıkışması olarak yorumluyordu. Yani insan bir süre sonra her duyguya karşı nötr tepki içerisinde oluyordu. 

"Çoğu acılaşmış insanlar, toplum için herhangi bir tehdit oluştumaksızın dışarıda yaşamayı sürdürebilirler, çünkü çevrelerine ördükleri duvarlar öylesine yüksektir ki, toplum yaşamına katılır gibi görünseler bile düyadan tümüyle yalıtılmış durumdadırlar."*

Kitap genel olarak deli nedir sorusunun üzerinde bol bol duruyor. Hatta bu sorunun bire bir aynısı defalarca geçti. Deli nedir, sorusunu cevaplamadan önce, normal nedir, sorusunu yanıtlamak gerekir. Kitaba göre normal:

"Normallik fikir birliğinden başka bir şey değildir. Yani, çoğunluk bir şeyin doğru olduğunu düşünür, dolayısıyla o şey doğru -normal- olur."**

Yani sen, o normal kabul gören konu her neyse, onu kabul etmezsen; deli, aykırı, ya da adı bir başka şeyle anılıyorsun. 

Kitapta yanı zamanda deli hastanesinde kalanlar ile dışarıda olanlar arasında bir ayrımın olmadığına vurgu yapılıyor. 

"En fazla, televizyonda haberleri izliyorlar -bizim de sık sık yaptığımız gibi- ve böylece sorunlarla, haksızlıklarla dolu dünyadan ne kadar uzak olduklarını hissederek mutluluklarını bir kez daha doğruluyorlar."***

Demek istediği şey şu: Her iki taraf da birbirine fazla dikkat etmeden, yakınlaşmadan, aralarındaki çizgiyi koruyarak aynı hayatı yaşıyorlar.  



Veronika'nın gelmesiyle başlayan bireysel sorgulamaların, hastalar üzerinde olumlu etki yaptığını görmüştür Doktor İgor. Hiç kimsenin haberi olmadan başlattığı bu su altından giden tedavi, yazacağı teze yeni bir konu daha eklemesiyle son buldu kitap.

Okumanız gerektiğini düşünüyorum. Delilik yoluna girmeden önce hangi yollardan geçildiğini görün ki yabancılık çekmeyin. Çünkü neden mi? 

Delilik özgürlüktür.
----------------

*sf. 100
**sf. 172
***sf. 204, Mari'nin mektubundan.

Yorumlar

Popüler Yayınlar